Şermin, Tevfik Fikret'in, arkadaşı Sâtı Bey'in okulunda ders olarak okutulmak üzere yazdığı çocuk şiirlerini içeren kitabıdır.Yalın bir dille yazdığı bu şiirlerinde şair, okulun sevgi ve bilgi yuvası olduğunu vurgular, çocuklara okul sevgisini aşılar. Bu şiirleri yazarken, ilköğretimdeki çocukların ..
Fırtınalı hava yüzünden gemi gecikmişti ve bu yüzden ben Fransız sahilindeki o limana varamadan önce akşamın geç saatleri çoktan gelip çatmıştı.Beni, yolculuğumda daha da ileri götürecek olan treni kaçırmış olduğumdan elimde harcanması gereken yirmi dört saatim vardı. Bu ıssız görünen sahil kasabası..
Bir şehir caddesi gibi, her gün binlerce insanın üzerinde gidip geldiği şu Avrupa yolunda, okuyuculara anlatılacak harikulâde şeyler bulmak iddiasında değilim. Öyle olsaydı, şu kötü Avrupa'ya değil, dünyanın daha az el değmemiş bir bölgesine gitmenin yolunu araştıracaktım.Esasen, gidilecek yolları e..
Zaman zaman kader, kaba güç olmadan, sert darbeler kullanmadan da bir kalbi paramparça edebilir. İnsanın kumaşıyla oynamak için duyduğu kontrol edilemez arzusuyla, genellikle yıkıcı hedeflerini, önemsiz ve geçici olaylarla gerçekleştirmekten memnun olur. Bu nedenle etkisi ve görünürdeki sebebi arası..
Mr Kemp bir gümüş kutu ile geri geldi."Bugünün anısına Sufyan'a ve Christ'e küçük birer hediyem var." Kutuyu açtı içinden her biri ince gümüş bir zincire geçirilmiş iki adet yüzük çıkardı. Yüzüklerin üzerinde bir ata binmiş iki şövalye işlemesi vardı. Birini Sufian'ın boynuna taktı, diğerini de Chri..
İki kız, odalarında yalnızdı. Işık sönmüştü ve iki yataktan yansıyan hafif parıltı dışında her yer karanlıktı. O kadar sessiz nefes alıyorlardı ki uyuduklarını düşünürdünüz.“Diyorum ki…” diye inceden, tereddütlü bir ses geldi yatakların birinden. 12 yaşındaki kız konuşuyordu. “Ne?” dedi ablası, onda..
Bir zamanlar Oğuz kavmi içinde “Deli Dumrul” namında bir kahraman varmış. Çocukken dokuz vahşi boğayı öldürüp ve daha nice büyük işler yaptığından ona deli derlermiş.Bu Deli Dumrul şimdi de kurumuş çayın üzerine köprü yapmış ve tüm kervanları ve yayaları bu köprüden geçmeye zorlamıştı. Her geçenden ..
Ağustos böceği, şarkı söyleyerek geçirmişti bütün yazı. Kış kapıya dayandığında, kalmamıştı yiyecek tek lokması; ne bir solucan, ne bir sinek… Komşusu karıncanın kapısına giderek“ -Açım!” diye haykırdı. Gelecek mevsime dek hayatta kalabilmek adına biraz tahıl ödünç vermesi için yalvardı.“ - Hayvanla..
Nasıl meczuba döndüğümü soruyorsunuz. Şöyle oldu: Bir gün, çoğu Tanrı doğmadan önce, derin bir uykudan uyandım ve tüm maskelerimin çalınmış olduğunu fark ettim— yedi hayatta aşındırmış olduğum yedi maske – kalabalık sokaklarda maskesiz bir şekilde koşarken bağırıyordum: “Hırsızlar, Hırsızlar, Kahrol..
Bundan çok daha önemlisi de bir daha ölü kâtibin hayaleti asla görülmesi. Görünüşe göre generalin paltosu üzerine tam olmuştur. Her neyse, bir daha paltoların çalındığına dair asla bir şey duyulmadı. Ancak rahatsız ve işgüzar bazı insanlar bunu kabul etmedi ve şehrin uzak köşelerinde hala ölü kâtibi..
Ülkenin ücra bir köşesine yaptığım ziyaretten Viyana'ya yeni dönmüştüm, istasyondan eve doğru yürüyordum ki birden şiddetli bir yağmura yakalandım; öylesine şiddetliydi ki yoldan gelip geçenler alelacele kapı girişlerinin altına sığınmak zorunda kalmıştı ve ben de bu şiddetli yağmurdan kaçmanın yeri..
Müştak Bey— Nihayet akşam damatlığı giyiyorum ya sevinçten havalara uçuyorum. Allah'tan bugün nikâhımız kıyıldı, az kalsıntelâştan nikâhsız damatlığa girecektim.Hikmet Efendi— Hiç öyle şey olur mu?Müştak Bey— Niye olmasın? Aşıklar dalgın olur. Buna “şair evlenmesi” derler.Hikmet Efendi— Acayip!Müşta..
New York'tan Buenos Aires'e gece yarısı kalkan büyük yolcu vapurunda her zamanki son dakika telaşı ve koşuşturması yaşanıyordu. insanlar arkadaşlarını uğurlamak için birbirlerini itiyor, eğik kasketli çocuklar bazı isimleri bağıra bağıra yolcu salonunda koşturuyor, bavullar, koca koca sandıklar ve ç..
Düşen her şey biraz da sayılmayı bekler. Payına düşen, yola düşen, derde düşen, sevdaya düşen… Bir de sonbaharın tanığı var ki o da mürekkep olur, kâğıda düşer; izi kalır, tadı kalır, sesi kalır da kime kalır, bilinmez…Bilinen bir şey varsa o da; her şeyin kelimelerle yaşatıldığıdır. Bir ipte on dör..
Bu kitap küçüktür fakat mazimin sönmeye yüz tutmuş hatıralarından bence en kıymetlilerini içerdiği için benim gözümde yeri ayrıdır. Hayatta dönüp geçmişe bakmanın ne derece kıymetli olduğunu bilenler ifademi onaylar. Gecelerim, fikir mahsulü değildir, yaşanmıştır. Zaten içeriği bunu açıkça ispat ede..
Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu çocuksu genç adam, zamanla girdiği bunalımın e..
Küçük Şeyler sıradan insanın başına gelmesi muhtemel sıradan olayları, acıları, ümitleri, hayal kırıklıklarını, yani kimi hayat gerçeklerini ve bu gerçekler karşısında yaşanan duyguları ele alıyor. Ağaçların kesilmesine üzüntü duymamız, kuş sesleriyle neşelenip aşk uğruna acı çekmemiz, bir tebessüml..
Lyon’da Düğün Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793’te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikâha sahne olur. İki Yalnız İnsan, acı çeken iki çaresiz insanı buluşt..
Mürebbiyeleri kati bir ahlak anlayisinin kurbani olurken, yetiskin dünyasinin gaddarligiyla tanisan iki masum çocuk; Como gölü kiyisindaki bir otelin dingin ortaminda gözüne kestirdigi bir genç kiza imzasiz ask mektuplari yazarak zalimce bir oyuna girisen görmüs geçirmis beyefendi; Tirol Alplerinde ..
“…sonu en evvel söyleyeceğim. Ama diyeceksiniz ki bu halde hikâyeden hiçbir lezzet çıkmaz. Maşallah, niçin çıkmasın? Hikâyeye lezzeti yazar verecek değil mi? Bakın ben lezzet vereyim de çıkar mı çıkmaz mı?” Ensesi Yamalı Kanlı Mustafa Paşa’nın Eyüp’teki konağında ve bu konağın kalabalık kadrosu aras..