Elias Pantelides'in kitabı 16 anlatıdan oluşuyor ve savaş mağduru kişilerin biyografilerini içeriyor. Kitapta bir Maronit, bir İngiliz, dört Kıbrıslı Türk ve on Kıbrıslı Elen konuşuyor. Doğum yılları 1939'dan 1959'a kadar uzanan bu kişilerin 1974'e dair anıları, o günkü kadar canlı ve unutulmazdır. ..
Yönetmen Richard Thorpe tarafından beyazperdeye de aktarılan Zenda Mahkumu, on dokuzuncu yüzyıl edebiyatının en özgün yapıtlarından biridir. Kral Namzedine neredeyse tıpatıp benzeyen uzak akrabası Rudolf, taç giyme töreninin olduğu günün sabahında kendisini bir anda Kral Namzedinin yerini almak zoru..
Son Günler, Brian EvensonPeter Straub’un önsözüyleSon Günler'in her satırından aşırılık fışkırıyor. - Peter StraubKimliği meçhul bir adamla giriştiği şaibeli bir çatışmadan geriye sol elini ve düşmanının cesedini bırakarak çıkan detektif Kline, yanına almayı başardığı bir çuval parayla hayatının kal..
Şermin, Tevfik Fikret'in, arkadaşı Sâtı Bey'in okulunda ders olarak okutulmak üzere yazdığı çocuk şiirlerini içeren kitabıdır.Yalın bir dille yazdığı bu şiirlerinde şair, okulun sevgi ve bilgi yuvası olduğunu vurgular, çocuklara okul sevgisini aşılar. Bu şiirleri yazarken, ilköğretimdeki çocukların ..
Sen her şey demek değilsin biliyorum,Ama ben her şeyi seninle yaşamak istiyorum.Hayat yudum yudum akarkenHer damlasında seni görmek istiyorum.Bu benim tek umudum…Ürün Adı: Aşk Kadına Zor Aşkı Kadına Sor..
Fırtınalı hava yüzünden gemi gecikmişti ve bu yüzden ben Fransız sahilindeki o limana varamadan önce akşamın geç saatleri çoktan gelip çatmıştı.Beni, yolculuğumda daha da ileri götürecek olan treni kaçırmış olduğumdan elimde harcanması gereken yirmi dört saatim vardı. Bu ıssız görünen sahil kasabası..
Bu eser, insanların etkisiyle bir süre sonra kendine yabancılaşan bir köpeğin, başka bir köpek üzerinden yaşamı anlatmasını konu alır.Buradaki verilmek istenen düşünce aslında insanın, insana, topluma, kendine… Nasıl yabancılaştığıdır. Özünde insanın kendini kaybetmesini ve toplumun iletişimsizliğin..
Bir şehir caddesi gibi, her gün binlerce insanın üzerinde gidip geldiği şu Avrupa yolunda, okuyuculara anlatılacak harikulâde şeyler bulmak iddiasında değilim. Öyle olsaydı, şu kötü Avrupa'ya değil, dünyanın daha az el değmemiş bir bölgesine gitmenin yolunu araştıracaktım.Esasen, gidilecek yolları e..
Zaman zaman kader, kaba güç olmadan, sert darbeler kullanmadan da bir kalbi paramparça edebilir. İnsanın kumaşıyla oynamak için duyduğu kontrol edilemez arzusuyla, genellikle yıkıcı hedeflerini, önemsiz ve geçici olaylarla gerçekleştirmekten memnun olur. Bu nedenle etkisi ve görünürdeki sebebi arası..
Bir süre sonra her şey bulutlara benziyor.Şekilden şekile girip kayboluyor hayatımızdan.Kute bir kuş oluyordu rüyasında. Köyün üstünde geziyordu kanat çırparak. Bütün köy toplanmış onu arıyordu. Köyün hayvanları bile dile gelmiş, dillerinde Kute ismi köşe bucak onu arıyorlardı. Sonra süzüldü kendi e..
Mr Kemp bir gümüş kutu ile geri geldi."Bugünün anısına Sufyan'a ve Christ'e küçük birer hediyem var." Kutuyu açtı içinden her biri ince gümüş bir zincire geçirilmiş iki adet yüzük çıkardı. Yüzüklerin üzerinde bir ata binmiş iki şövalye işlemesi vardı. Birini Sufian'ın boynuna taktı, diğerini de Chri..
İki kız, odalarında yalnızdı. Işık sönmüştü ve iki yataktan yansıyan hafif parıltı dışında her yer karanlıktı. O kadar sessiz nefes alıyorlardı ki uyuduklarını düşünürdünüz.“Diyorum ki…” diye inceden, tereddütlü bir ses geldi yatakların birinden. 12 yaşındaki kız konuşuyordu. “Ne?” dedi ablası, onda..
Bir zamanlar Oğuz kavmi içinde “Deli Dumrul” namında bir kahraman varmış. Çocukken dokuz vahşi boğayı öldürüp ve daha nice büyük işler yaptığından ona deli derlermiş.Bu Deli Dumrul şimdi de kurumuş çayın üzerine köprü yapmış ve tüm kervanları ve yayaları bu köprüden geçmeye zorlamıştı. Her geçenden ..
Mevzu bir görünüp bir kaybolmak değil.Mevzu aslında var olmak da değil.Mevzu derinlerde bir yerde birinin hissiyatı olmak, birinin yüreğine dokunmaktır benim için. Yola çıktığımızdan beri kafamı cama dayamış, gözlerimin önünden geçen son görüntülere bakıyor, onları kendimle beraber götürmeye çalışıy..
Ağustos böceği, şarkı söyleyerek geçirmişti bütün yazı. Kış kapıya dayandığında, kalmamıştı yiyecek tek lokması; ne bir solucan, ne bir sinek… Komşusu karıncanın kapısına giderek“ -Açım!” diye haykırdı. Gelecek mevsime dek hayatta kalabilmek adına biraz tahıl ödünç vermesi için yalvardı.“ - Hayvanla..
Nasıl meczuba döndüğümü soruyorsunuz. Şöyle oldu: Bir gün, çoğu Tanrı doğmadan önce, derin bir uykudan uyandım ve tüm maskelerimin çalınmış olduğunu fark ettim— yedi hayatta aşındırmış olduğum yedi maske – kalabalık sokaklarda maskesiz bir şekilde koşarken bağırıyordum: “Hırsızlar, Hırsızlar, Kahrol..
Bundan çok daha önemlisi de bir daha ölü kâtibin hayaleti asla görülmesi. Görünüşe göre generalin paltosu üzerine tam olmuştur. Her neyse, bir daha paltoların çalındığına dair asla bir şey duyulmadı. Ancak rahatsız ve işgüzar bazı insanlar bunu kabul etmedi ve şehrin uzak köşelerinde hala ölü kâtibi..
Ülkenin ücra bir köşesine yaptığım ziyaretten Viyana'ya yeni dönmüştüm, istasyondan eve doğru yürüyordum ki birden şiddetli bir yağmura yakalandım; öylesine şiddetliydi ki yoldan gelip geçenler alelacele kapı girişlerinin altına sığınmak zorunda kalmıştı ve ben de bu şiddetli yağmurdan kaçmanın yeri..
Müştak Bey— Nihayet akşam damatlığı giyiyorum ya sevinçten havalara uçuyorum. Allah'tan bugün nikâhımız kıyıldı, az kalsıntelâştan nikâhsız damatlığa girecektim.Hikmet Efendi— Hiç öyle şey olur mu?Müştak Bey— Niye olmasın? Aşıklar dalgın olur. Buna “şair evlenmesi” derler.Hikmet Efendi— Acayip!Müşta..
New York'tan Buenos Aires'e gece yarısı kalkan büyük yolcu vapurunda her zamanki son dakika telaşı ve koşuşturması yaşanıyordu. insanlar arkadaşlarını uğurlamak için birbirlerini itiyor, eğik kasketli çocuklar bazı isimleri bağıra bağıra yolcu salonunda koşturuyor, bavullar, koca koca sandıklar ve ç..