Dokuz yasinda Kafkasya'dan kaçirilip esircilerin eline düsen Dilber, en sonunda Asaf Pasanin konagina satilmistir. O konakta egitim görür, hatta Fransizca ögrenir. Avrupa'da okumus, ressam, iyi kalpli bir genç olan Celal, Asaf Pasanin ogludur, Dilber'e asik olur. Annesi, bu sevginin farkina varinca,..
İstanbul'un Taksim adlı turistik semtinin birden fazla yüzü var. İstiklal Caddesinin dükkân ve sokaklarına yayılan, renklerin ve ırkların aynı potada erdiği insan vücutlarının yer aldığı gündüz yüzü... Akşamın başlaması ile, sokak şarkıcılarının şarkıları, Rock barlardan gelen sesler, piyango satıcı..
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir delikanlı çadırın önünde, yan yatmış bir el arabasının üstüne oturarak saz çalıyordu. Başı göğsüne yatmış ve gözleri yere dikilmiş olduğu için çehresini tamamen görmeye imkân yoktu. Fenerin aydınlattığı alnı ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının uzun sapı, şaşırtıcı..
Çılgın bir dünyada yaşadığınız vakit aklı başında olmak bir kabahattir. Mevcut düzeni bozacak her türlü girişim delilere özgü diye adlandırılırken toplumun sıradanlığına, dünyanın çivisinin çıkmışlığına, haksızlığa, hukuksuzluğa başkaldırmak olacak iş değildir. Doktoru olduğu hastanedeki düzensizlik..
1912 yılının Mart ayında, Napoli limanında olağan dışı bir kaza yaşanır. Ama gerçekler göründüğünden çok daha farklıdır. Gemideki yolculardan biri, talihsiz olaydan önce rastlaştığı bir doktorla uzun uzadıya sohbet edince öğrendikleri karşısında şaşkına döner. Sonrasındaysa yalnızca kendisinin bildi..
Her pencerenin ardında bir yazgı vardı; her kapı başka bir maceraya açılır, her ev farklı bir hikâye anlatırdı. Her ruh bir ötekinden ayrı sancır, her yürek ayrı çarpardı. Hatasız insan yoktu; herkes arada dibe vurur, pişman olacağı şeyler yapardı. Bazıları yola devam eder, bazıları da düştüğü yerde..
Hayalperestin teki olarak tanıtır bu adam kendini, “Yaradılıştan farklıyım ben,” der. Kendi küçük dünyasında kaybolur da kalbini açacak birini bulamaz; onlarca fırtınanın koptuğu ruhuna kimsecikler dönüp bakmaz. Öylece dolaşır sokaklarda; evlerle, duvarlarla konuşur. Yanı başında akıp giden hayatın ..
“Artık bu dünyada benim için yalnız sen varsın, bir tek sen; benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen, kendi mutluluğundan başka hiçbir şey ve hiç kimseyle ilgilenmeyen, her şeyi ve herkesi alaya alan sen! Evet, yalnızca sen varsın; beni hiç tanımamış olan, benim de sevmekten bir türlü vazgeçemediğim sen!..
Bir delinin hatıra defteri midir gerçekten bu? Yoksa hayatın deliliğiyle başa çıkamayan bir insanın mı? Delilik nedir sahi? Ne hissettirir ve nasıl delirir kişi? Neresidir bu işin yetkili mercii, kimdir karar veren hangimiz akıllı, hangimiz deli?Yavaş yavaş koparır bağını gerçeklikle bazıları. İçind..
Riviera’da bir otelOtel sakinleri, çalışanlar, iki çocuk annesi evli bir kadın ve genç bir erkek Kadın, her şeyini bırakıp genç erkekle kaçar; geride kalanlara ise bu eylemi eleştirmek düşer. Bir iki ithamla başlayan tartışma hakaretlerin önünün alınamadığı hararetli bir kavgaya dönüşür.Öykümüzün ka..
Sakin halkı ve yavaş yaşamıyla bilinen Quiquendone kenti asırlardır tek bir kavganın olmadığı, kimsenin kimseyle anlaşmazlık yaşamadığı, hiçbir insanın duygularının kontrolüne girmediği bir yerdir. Burada kalpler bile aynı ritimle atmaktadır.Ne var ki hayat Doktor Ox ve asistanının gelişiyle karmaşı..
Kafka’nın Dönüşüm’ünde olan biten aslında basittir. Bu olağanüstü öyküde, Gregor Samsa’nın aile bireyleri ve çevresindeki insanlarla ilişkilerindeki bozulmalar adım adım ortaya konulur. Böylece toplumda farklılaşan ve öteki hâline dönüşen bireyin trajedisi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilir. İyi..
Elindekini avucundakini vermek değildir lütfetmek. Esas lütuf kendinden vermektir.Sevda nedir ya da acı; nelere izin vermelidir insan ve nasıl olmalıdır yuvası? Güzellik neresindedir aslında yaşamın ya da nedir neşe dedikleri? Peki ne denir kedere, mutluluğun yanında?Ne olmalı cezası bu hayatta işle..
“Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan âciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın, o fakir sınıfın adamıyız. Ama tanımadığımız için de onlardan, onların hayatından bahsedemeyiz. Üstelik tehlikeli bir iş o.İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar.İyisi mi, bir y..
Her büyük yazar gibi Tolstoy da insanlık meseleleri üzerine kafa yorarak eserlerinde topluma ışık tutmaya çalıştı. Ancak günlük yaşamında mevcut egemenlerin gölgesinde durarak suya sabuna dokunmadan yaşayan yazarlardan asla olmadı.Her zaman ezilen yığınların sesi olmanın ötesine geçmeye çalıştı, bu ..
Derler ki ölüm, savaşın en yakın arkadaşıdır. Birbirleri için yapmayacakları şey yoktur fakat savaş açgözlü olan taraftır ve hep daha çok ölüm bekler.Ülkesindeki savaştan kaçmaya ve özgürce yaşamaya çalışan fakat bunu başarmakta zorlanan bir adamın hissettiği mecburiyet, hayatında iyi olan ne varsa ..
Ailesinden kalan yüklü mirasla rahat ve tasasız bir hayat süren kahramanımız her zaman yaptığı gibi pazar günü gezmesine çıkar. Orada burada dolanırken yolu at yarışlarının yapıldığı hipodroma düşer. Can sıkıntısından ne yapacağını bilmediği için içeri girer ve yarışları izlerken kendinden geçen yar..
Dostoyevski’nin veciz bir ifadeyle “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık!” dediği bu sarsıcı öykü, aynı zamanda gerçekçi Rus edebiyatının en önemli kilometre taşlarından birini de oluşturuyor.Zaman zaman ‘sokaktaki adam’, ‘sıradan insan’, ‘küçük memur’ ya da ‘küçük adam’ denilen, görmezden gelinen, ..
Ağır hareket eden, ağırbaşlı, hep korunmaya muhtaç şah; çok becerikli ve çok güçlü, hem koruyucu hem saldırgan vezir; herkesin arasından sıyrılan, her yere seğirten cevval fil; sarsılmaz bir kaya gibi dikilen, baş eğmez kale; güçlülerin basit oyuncağı, ilk tehlikede feda edilecek zavallı piyon Bize ..
Bir tek korkusu vardı: Kalabalık bir yerde, mesela bir sokak köşesinde düşüverirse başına üşüşürler; ifade almaya, itip kakalamaya, götürmeye kalkarlar, onu rahat can vermeye bırakmazlardı. Can çekişirken hırpalanmaktan ödü kopuyordu. Kendisine herhangi bir şekilde yardım edilip kurtarılabileceği dü..